11 Nisan 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. MÜZEMMİL SURESİ (18-20) (183-A)e



d sayfasından devam


18-) EsSemâu münfetırun Bihi, kâne va'duHU mef'ula;

Semâ onunla yarılır! O'nun vaadi gerçekleşmiştir! (A. Hulusi)

18 - Sema onunla çatlamıştır ve onun vaadi fiile çıkarılmıştır. (Elmalı)


EsSemâu münfetırun Bih gök bu yüzden çatlamış bir tohum gibidir. Fakir; münfatır, fâtır, fatara kökünden gele kelimeler her ne kadar büyük dilcimiz ve büyük alimimiz Rağıp El Isfahani hem ifna için, hem inşa için kullanılır demişse de Kur’an da ki kullanımlarının hemen çoğunun inşa, yeniden inşa için olduğu kanaatindedir. Burada da yeniden, çöküşten sonra, yani kevn ve fesad alemidir bu alem. Kevn den fesad, fesaddan kevn. Yni yıkılıştan, bozuluştan sonra bir oluş, oluştan sonra bir bozuluş hep birbirini takip eder. Burada oluştan sonraki bozuluşun ardından yeni bir oluşun nüvesi, tohumu, çekirdeğinden söz ediliyor. Yani yeni bir doğuma gebedir alem.

Fatır; dikeyine yarılmak, çekirdeğin ucunun çatlamak ve içindekini ağaç olarak çıkarmak için yarılması. İnfitar suresinin girişinde olduğu gibi. Orada hep yıkıma hamledilir. Ama fakir kanaati odur ki yeniden oluşa haml olunması lazımdı infitar suresinin girişi. Dikkat buyurun, mutavat kalıbıyla gelmiş. Kur’an da nerede kıyametle, son saatle ilgili bir ayet var, orada ya mechul kipi kullanılır, ya da mutavaat tipi. Dönüşlü kipi. Niçin failin kim olduğu o kadar belli ki anmaya bile gerek yok, sen fiille bak ey kul. Fiilin dehşetinden zaten faili çıkarırsın. Zımni manasına gelir.

 kâne va'duHU mef'ula O’nun vaadinin  gerçekleşmesinden başka bir şey değildir bu, gerçektir.


19-) İnne hazihi tezkiretün, femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla;

Muhakkak ki bu bir tezkiredir (hatırlatıp düşündürtme)! Dileyen Rabbine (erdiren) yol edinir! (A. Hulusi)

19 - İşte bu bir tezkiredir, artık dileyen rabbine bir yol tutar. (Elmalı)


İnne hazihi tezkiretün, femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla işte bu vahiy, veya bu ayetler, veya bu sure, bu inen vahyin tamamı ya da bir uyarıdır, bir öğüttür. Kim için? femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla artık kim rabbine giden bir yol tutturmak istiyorsa bundan öğüt alsın. Yani yolun sonunun rabbine çıkacağına inanıyorsan. Peki inanmayanların yolunun sonu nereye çıkar. Yine rabbine çıkar. Kaçarlar mı dersiniz. Allah’tan kaçmak mümkin mi? Hayır.

İnsanlar ikiye ayrılırlar. Allah’a varacağını bilenler, yani yolun sonunun Allah’a çıkacağını bilenler, Allah’tan kaçtığını sananlar. Ama yine de Allah’a varmak zorunda kalanlar. Hadise bu. İnsanlar ikiye ayrılır Ve kulil Hakku min Rabbiküm  de ki Hakk rabbindendir. femen şâe felyu'min ve men şâe felyekfür. (Kehf/29) artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.


20-) İnne Rabbeke ya'lemu enneke tekumu ednâ min sülüseyilleyli ve nısfehu ve sülüsehu ve taifetun minelleziyne me'ake, vAllâhu yukaddirulleyle vennehar* 'alime en len tuhsuhu fetâbe 'aleyküm fakreû ma teyessere minelKur'ân* 'alime en seyekûnu minküm merda ve âharune yadribune fiyl'Ardı yebteğune min fadlillâhi ve âharune yukatilune fiy sebiylillâhi, fakreu ma teyessere minhu, ve ekıymusSalâte ve atuzZekâte ve akridullahe kardan hasena* ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayrin tecidûhu 'indAllâhi huve hayren ve a'zame ecra* vestağfirullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;

Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor. Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti... Kurân'dan kolaylaşanı okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh'ın lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame edin (yönelişi kaîm kılın müşahede ile), zekâtı verin ve Allâh'a güzel bir ödünç verin. Kendiniz için (önceden) hayırdan ne takdim ederseniz, Allâh indînde onun çok daha büyük ve hayırlısını bulursunuz. Allâh'tan mağfiret dileyin! Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir.(A. Hulusi)

20 - Filhakika rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte biri kalkıyorsun beraberindekilerden de bir tâife, halbuki geceyi gündüzü Allah takdir eder, bildi ki siz onu bundan öte başaramazsınız, onun için size lûtf ile ircaı nazar buyurdu, bundan böyle Kur'an dan ne kolay gelirse okuyun, bildi ki içinizden hastalar olacak, diğer bir takımları Allahın fazlından bir kâr aramak üzere Yer yüzünde yol tepecekler, diğer bir takımları da Allah yolunda çarpışacaklar, o halde ondan ne kolay gelirse okuyun ve namazı kılın ve zekâtı verin ve Allaha karzı hasen takdim edin, kendilerinizin hesabına hayır olarak her nede takdim ederseniz onu Allah yanında daha hayırlı ve ecirce daha büyük bulacaksınız, hem de Allaha istiğfar edin, şüphesiz ki Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


İnne Rabbeke ya'lemu enneke tekumu ednâ min sülüseyilleyli ve nısfehu ve sülüsehu ve taifetun minelleziyne me'ak ey nebî, (muhatap belli olduğu için, hitap zamiriyle geldiği için enneke, rabbeke. Hitap zamiriyle geldiği için  ey Nebî diye bir parantez içi açıklama koymamış doğru olur.) Elbet rabbin senin ve yanındakilerden bir kısmının gecenin 2/3 sini sülüseylleyl. ve nısfehu veya yarısını ve sülüsehu ya da 1/3. ünü uyanık geçirdiğini bilmektedir.

Evet, surenin girişinde verilen emrin uygulandığı dile getiriliyor. Gece namazı hiç farz kılındı mı diye sormuştum başlangıçta ve cevabını da işte buradan vermiştim. Neydi o cevap? Şu; minelleziyne me'ak seninle beraber olanlardan bir kısmı. Tabii burada ki “min” i teb’ıyd olarak kabul edersek ki öyle uygun düşüyor Fahvel hitab. Ama hal karinelerine bakmazsak eğer burada ki “min” i beyaniye olarak ta anlayabiliriz. Hayır o zaman doğru olmaz gibime geliyor.

vAllâhu yukaddirulleyle vennehar zira Allah gece ve gündüzü takdir edendir. Gece ve gündüzü takdir eden Allah’tır yani niye gecenin yarısı, 1/3 ü, 2/3 ü diye ısrarlı geliyor? Allah geceyi takdir etmiştir. Uzamakta ve kısalmaktadır. Uzun olan zamanlarda siz de gece okuyuşunu uzun tutun, kısa olan zamanlarda da gece okuyuşunu kısa tutun. Ortalama olan zamanlarda gece ve gündüzün eşit olduğu dönemlerde de yarısını yapın. Yani aslına burada tek bir süreye hamledip de kendinizi zorlamayın. Allah sizden, sizin saadetinize yönelik bir şey istiyor, kendisine yönelik bir şey değil zımni vurgusu var.

'alime en len tuhsuhu fetâbe 'aleyküm  O sizin, onun üstesinden gelemeyeceğinizi bildi ve size rahmetiyle, mağfiretiyle, affıyla yöneldi. fetâbe 'aleyküm yani sizden düşürdü, mükellefiyetinizi azalttı.

Niye başta koymuştu da şimdi azalttı. Allah bilmiyor muydu gibi bir sual gelebilir akla. Allah biliyordu da, insan da bilsin diye. Allah biliyordu insanın güçsüz olduğunu da, insan kendisinin güçsüz olduğunu kendisi öğrensin diye. Allah’ın insana merhameti olduğunu bir de bu yönden görsün diye. İbadetlerden Allah’ın çıkarının olmadığını, insanın çıkarının olduğunu bir de bu yönden görsün diye. Ayrıca da Allah’ın insandan gününün tamamını ibadete ayırmasını istemediğini yani bu manada bir zahitliğin, vahyin tarif ettiği bir dünyada olmadığını bilsin diye.

Efendimiz ne demişti? Sık ibadet eden biri gelmişti, veya sık Kur’an okuduğunu söyleyen biri, düşür demişti. İşte şu kadar gün; yine düşür demişti. Şu kadar gün?, En sonunda dönmüş sen usanmazsan Allah usanmaz. Buyurmuştu.

Yine Süheyb bin Rûmi, Selman Farisi, Ebu Zer Ğıfari gibi zahit sahabeler diyelim biz bunlara. Sahabe içinde bir öbekler vardı. Mizaçlara göre öbekler. Bunlarda zahit, züht yünü ağır basan bir öbekti. Efendimize gelmişler Ya ResulAllah bir karar aldık biz. Kendimizi Allah’a vakfedeceğiz. Ne yapacaksınız? Çıkacağız dağa, bir mağaraya kapanacağız ibadet edeceğiz, ibadete vereceğiz.

Ben size güzel bir örnek değil miyim. Alnında ki damar yekinmiş, rengi atmış, kızarak; Ben oruçta tutarım, iftar da ederim. Gece de kalkarım uyurum da. Ailemle birlikte de olurum. Ben size güzel bir örnek değil miyim. Buyurmuştu. Denge altın kural.

fakreû ma teyessere minelKur'ân artık Kur’an da kolayınıza geleni okuyun. Kıyamülleyl in maksadı Kur’an okumak çünkü. 'alime en seyekûnu minküm merda ve âharune yadribune fiyl'Ardı yebteğune min fadlillâh artık Allah gelecekte bir gün içinizden hastalar olacağını, bir diğer grup çıkıp onların da yer yüzünde Allah’ın fazlından, kereminden aramak için ticaret maksadıyla yola koyulacağını, uzun yolculuklar yapacağını, yine ve âharune yukatilune fiy sebiylillâh diğer bir başka kesimin Allah yolunda savaş edeceğini bildi. Bir gün gelecek bunların olacağını bildi Allah. İşte bu Allah yolunda savaş ibaresinden yola çıkarak bu ayetin Medine de nazil olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü 'alime en seyekûnu ibaresi orada duruyor. Gelecekte bir gün bunların olacağını bildi. Orada o ibare gözümüze bakıyor.

fakreu ma teyessere minh ikinci kez geldi. Artık bu halde artık ondan kolayınıza geleni yapın. Yani gece 2/3, 1/3, veya yarısı kalkmak zorunda değilsiniz, ne kadar götürebiliyorsanız, ama gece Kur’an okumaya mutlaka bir zaman ayırın. Ben burada bundan bunu anlıyorum. Demek ki Kur’an ın gece okunuşu, işte orada diyor ya daha etkilidir. Gece neşvesi, gece insanın üzerinde daha etkilidir. Çünkü gece göklerin duvağını kaldırdığı zamandır. Gece müstesna bir andır. El ayak çekildiğinde insan rabbiyle baş başa kalır. Gece insan, insanların arasından çekilir, insanla Allah arasında halk, nas kalmaz. Hakk ile insan arasında halk çekilmiş olur.

ve ekıymusSalâ artık namazı dosdoğru kılın, yani namazın maksadını doğrultun. Belki burada Allah’a karşı esas duruşunuzu yamultmayın. Zaten öteden beri. İbadet ediyordu herkes kendince, kendi kafasınca. Kimileri araç bularak, aracılar koyarak. Ama siz araçsız ibadet edin. ve atuzZekât arınmak için verilmesi gerekli olan şeyi, verin, ödenmesi gereken bedeli ödeyin ki artasınız ve arınasınız. Zekat artmak ve arınmaktır. Arınırsanız artarsınız. Ama burada ki zekat bizim bildiğimiz manada nisabı olan zekattan çok daha öte arınmak ve artmak için ödenmesi, gereken bedeli ödeyin genel manasını içerir.

ve akridullahe kardan hasena Allah için güzel bir borç verin, ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayr hayırdan kendiniz için ne takdim ederseniz, buradaki hayr’a mal demişler ama aslında sahip olduğunuz her şey demektir. İlim de öyle. Servet gibi. Dolayısıyla sahip olduklarınızdan ne takdim ederseniz tecidûhu 'indAllâhi huve hayren ve a'zame ecra Allah katında onu daha hayırlı, daha büyük bir ödül olarak geri alırsınız. Yani aslında Allah ne ki istedi, almak için istemez, vermek için ister. O halde Allah’a vermekten korkmayın. İstedi mi fırsat bilin, verin çünkü onu zaten O vermişti. Daha büyüğünü vermek için ister. İbrahim’den İsmail’ini istedi, İsmail’ini almadı üstüne bir de İshak koydu.

Vestağfirullah ve Allah’a karşı mağfiret isteyin, Allah’tan mağfiret isteyin, Allah’tan af dileyin. Allah’tan günahlarınızı yok saymasını isteyin Mağfiret budur. Ğafr budur. İşlememiş kabul etmesini isteyin. Ya rabbi bizi mağfiret et.

innAllâhe Ğafûrun Rahıym Neden Allah’tan isteyin? Çünkü Allah’tır sadece ğafur olan, çok bağışlayan ve merhameti sonsuz olan, merhametin menbaı olan.


Sadakallahul azıym. Allah gerçeğini söyledi. 1.12 28


Müzemmil suresinin sonu.
Müzemmil suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder