8 Nisan 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. MÜZEMMİL SURESİ (02-06) (183-A)b



        a sayfasından devam



2-) Kumilleyle illâ kaliyla;



Azı hariç geceleyin kalk; (A. Hulusi)



02 - Kalk gece, meğer biraz. (Elmalı)





Kumilleyle illâ kaliyla gecenin bir kısmı hariç kalk. Kıyamülleyl. Burada emredilen kıyamülleyl. Neden vahiy yükü ile yüklenen, dağlardan ağır bir yük taşıyan nebî ye gece kalk deniyor? Ne olacak? Takviye lazım. Yükü ağır olanın dizinde dermen çok olmalı. Yükü ağır olanın yüreği kavi olmalı. Yükü ağır olanın yüreği sağlam olmalı. Yükü ağır olanın bilinci, imanı, bakışı sağlam ve takviyeli olmalı. Onun içinde takviyeyi nereden alalım? Takviyeyi yine yüreğimizden alalım. Takviye için gerekli olan teşebbüste bulunalım, o da gece kıyamıdır. İşte burada onu görüyoruz.



Neden sevgili nebî sini rabbimiz gecenin bir yarısında kaldırır ki. Neden mi? cevabı belli gecenin efendisi olmayan gündüzün efendisi olamaz. Gecenin ağabeydi olmadan gündüzün mücahidi olunmaz. Uykuna emrini geçir ki yer yüzü emrini dinlesin. Uykuna efendi olamazsan nasıl doğulara ve batılara efendi olacaksın. Henüz uykusuna dahi söz geçiremeyenin sözü kime geçer ki. İşte biz bunu anlıyoruz buradan.



Namaz yok dikkat ederseniz, sadece kıyamülleyl var. Emir efendimiz tarafından namaz içinde uygulanmış. Burada ki emir aslında Kur’an okuma emri. Çünkü rattililKur'âne tertiyla (4) hemen gelecek. Kur’an ı dura dura, düşüne düşüne, yedire yedire, sindire sindire oku. Hz. Aişe diyor ki bu dura dura okumanın tarifini yaparken, biri harfleri sayacak olsa rahatlıkla sayabileceği şekilde okumak. Ama maksat harflerinizi bir başkasının sayması değil tabii ki. Burada maksat anlaşılıyor. Anlayarak sindirerek, hücrelerinize yedirerek. Dolayısıyla namaz yok. Ama efendimiz ve bu emre katılan sahabeleri namaz içinde bu emri uygulamışlar.



Bu aslında şu manaya gelmiyor mu? Asıl emir gece kalktan, emir Kur’an okumak, Kur’an okumaktan emir Kur’an ı anlamak, Kur’an ı anlamaktan maksat Kur’an ı hayata geçirmek Kur’an da burada namaz kabının içine konulan bir ruh. Bu ruhun cesedi namaz, namazın ruhu Kur’an. Onun için Kur’an namazın kıyamında okunur. Kum; orada aslında kıyamı ifade ediyor.



Namazın kıyamında Kur’an okumak, Allah’ın huzurunda Kur’an okumaktır. Yani Kur’an ı Allah’a okumaktır önce. Ben böyle anlıyorum. Kur’an ı Allah’a okumak.ç Resulden adeta Allah’tan aldığı Kur’an ı Allah’a okuması, önce rabbine okuması. Bir talebenin hocasının önünde okur gibi, Allah’a Kur’an okuması, kendini yetiştirmesi, üzerinde durması. İşte bu, bunu anlıyor bu fakir bu mübarek ayetlerden. İnsanın tüylerini diken diken eden bu ayetlerden.



‘Alak/9-10 ayetlerinde zaten namazın kılındığı delili var. Namazsız mü’minlerin bir günü yok desem yeridir. 23 yıllık nübüvvet döneminde oruçsuz mü’minlerin tabir caizse 15 yılı var hesaplamalarım doğruysa. Zekatsız 15 – 16 yılları var. Hacsız 19 yılları var. Tesettürsüz 14 – 15 yılları var. Ama namazsız değil 10, değil 1 yıl, değil 1 ay, namazsız 1 günleri yok bile diyebilirim. Demek ki namazsın olmaz.



Namaz kulun Allah karşısında ki esas duruşudur, klas duruşudur. İman ettiği andan itibaren Allah karşısında esas duruşa geçmek zorundadır. Bu bir sözleşme gereğidir. Buradan onu da anlıyoruz. ‘Alak/9–10. ayetlerinde zaten namaz talimatı var. Hoş o ayetleri ne kadar sonra indiğini bilmiyoruz ‘Alak suresinin ilk 5 ayeti ilk inen vahiy. Müteakip ayetlerin ne zaman indiğini bilmiyoruz. Desek ki 15 – 20 gün sonra inmiş veya bu ayetlerden sonra inmiş olduğunu söylesek bile, bu ayetler bile yeterlidir.





3-) Nısfehû evinkus minhu kaliyla;



Yarısı kadar yahut azıyla, (A. Hulusi)



03 - Yarısı, yahut eksilt ondan biraz. (Elmalı)





Nısfehû gecenin birazı hariç kalk. Nısfehû, ya da yarısında kalk evinkus ondan biraz azalt minhu kaliyla ondan biraz daha azalt yani 3 tane vakit veriliyor. Bir gecede yarısı, ondan azı, ondan fazlası. İslam zaman anlayışında gece ve gündüzün eşit olduğu bir zaman diliminde gece 12 saattir. 12 saatin yarısı 6 saat, 2/3 8 saat 1/3 ü 4 saat kadar ve bize düşen soru şudur; Henüz daha Kur’an 5 ayet artı 2. ‘Alak suresinin tamamının indiğini düşünelim hepsi hepsi sayfa çapıyla 1 sayfa. Artı 2 ayet. Resulallah 4 saat ayakta, en azı 4 saat. 4 saat ayakta sayfalarca Kur’an yok ki onu okusun. Henüz Bakara suresi inmedi ki, nisa, A. İmran suresi. Kur’an henüz yeni başlamış inmeye. Yani saatlerce okuyacak ortada bir Kur’an yok ki. Okuyacağınız Kur’an ın topu topu 1 dakika sürer. Peki 4 saat Allah resulü neyi okuyor. Bizim bir dakikada okuduğumuzu Allah resulü 4 saatte, 6 saatte, 8 saatte okuyor. Ona katılan sahabe de böyle okuyor. Bu nasıl bir şey..!



İşte bu tertil emrinin ne olduğunu anlatan bir uygulamadır. Yani Kur’an nasıl okunur, biz Kur’an ı nasıl okumakla memuruz. İşte bu bunu anlatıyor başka bir şey değil. Ya biz Kur’an ı nasıl okuyoruz? Ya işte şu kadar günde hatmetti, şu kadar gece de hatmettiler ne oluyor? Buna nasıl Kur’an okumak desin Kur’an. İşte mesele de bu. Neden Kur’an bizim ruhumuzu giymiyor. Veya neden ruhumuz Kur’an ı giymiyor. Neden Enes Bin Malik’ten nakledildiği gibi “rubbe talin yel’anuhu l kur’an” nice Kur’an okuyan var ki Kur’an ona lanet eder oluyor. Neden okuyor okuyoruz da boğazımızdan aşağı geçmiyor. Neden Kur’an ın hafızı olanlar muhafızı olmuyor. Neden Kur’an ı baştan sona yutmuş olanların hayatında Kur’an ın zekatı bile gözükmüyor. Neden,,, neden,,, neden! İşte cevabı.



Nebî bu emri, emir olarak almıştır. Bu emir Nebînin farzıydı diyebiliriz rahatlıkla. Peki mü’minlere de farz olduğu bir dönem oldu mu? Hz. Aişe ye göre 1 yıl, son ayet ininceye kadar mü’minler de bunu bir vecibe, bir farz olarak algıladılar. Daha başka ulema da bunu söylüyor. Fakat fakir 20 ayetin bu görüşü doğrulamadığı kanaatinde. Çünkü 20. ayette bir ibare var. O da; ve taifetun minelleziyne me'ak (20) seninle olanlardan bir taife. Sana iman edenler içinden bir kısmı ifadesi.



Demek ki gece kalk emrinde peygamberimize eşlik eden sahabenin tamamı değil, bir kısmı imiş. Eğer vecibe olarak, farz olarak anlasalardı gece kalkışını, kıyamülleyl i hepsi olurdu. İşte buradan yola çıkarak bu emrin sahabe tarafından henüz o dönemde sahabe bir avuç tabii ki bir farz olarak anlaşılmadığını ve tabii ki yine bir grup mü’minin olduğunu da zımnen söylemiş oluyor.





4-) Ev zid 'aleyhi ve rattililKur'âne tertiyla;



Yahut onu arttır ve Kurân'ı üstünde tefekkür ederek oku! (A. Hulusi)



04 - Yahut artır ve Kur'an oku, tertil ile yavaş yavaş güzel güzel. (Elmalı)





Ev zid 'aleyh ya da onun üzerine biraz ekle. ve rattililKur'âne tertiyla ve Kur’an ı tertil üzere, dura dura, yedire yedire. Sindire sindire oku. Evet. Biraz önce söyledim henüz inen ayet sayısı iki elin parmağı ile sayılacak kadar azken gecenin yarısında kaldırıp ta 4 saat nebî ye hangi Kur’an ı okutturuyor dersek, o zaman okumanın hakkını vermenin ne olduğunu anlamış oluruz. Burada tertilin tarifi de yapılmış oluyor.



Tertil hem burada hem de Furkan/32. ayette geçiyor bu ayetten anladığımız tertil emrinin manası şu; Kur’an ı anlayacak şekilde, sindire sindire anlamak için okuyun. Hadise budur. Kişi anlamadığı bir şeyi nasıl yaşayabilir. Onun için ben Kur’an ı şu kadar gece de hatmettim diyen birine İbn. Mes’ud (r.a.) şöyle diyor; desene; “Hezzen ke-hezzi’ş-şi’r . Metinde böyle geçiyor şiir döktürür gibi döktürmüşsün. Mesele şiir döktürür gibi döktürmek değil, mesele anlamak, mesele yaşamak. Yaşamak için anlamak lazım. Onun içinde bizim tecvid eksenli bir Kur’an okuyuşundan tertil eksenli bir Kur’an okuyuşuna geçmemiz lazım. Bunun manası tecvidi bırakmak mı? Tecvid güzelleştirmek güzel okumak demek. Hayır, bunun manası o değil. Dikkat buyurun bu cümlenin içinde mühim olan, vurgu yapılan kelime eksen. Tecvid eksende olmamalı. Tertil eksende olmalı. Gene tecvitli okuyacağız, gene güzel okuyacağız. Telaffuzları, mahreçleri güzel çıkaracağız. Buna gayret edeceğiz. Fakat asıl eksende olan şey Kur’an ın emri olmalı. Çünkü Kur’an bize tecvidi değil, tertili emretti.



Ama biz ne yaptık? Kurân ı Mushaf a indirgedik. Kur’an gökten inendi, Mushaf ise yerden bitendi. Yani Mushafın sayfaları, kağıtları, selüloz yerden biten. Gökten ineni yerden bitene indirgedik.



Daha ne yaptık? Tertili tecvide indirgedik. Daha beterini de yaptık; Tecvidi telaffuza indirgedik. Güzel okumayı sadece güzel telaffuz etmeye indirgedik. Onu da indirdik. Daha ne yaptık? Güzel telaffuzu da teğanni ile başkalarına beğendirmeye indirgedik. Ve maalesef Kur’an yüreğimizden, hayatımızdan, elimizden uçtu gitti. Kur’an ı kırdık gibime geliyor. Yeniden Allah’ın emrine, tertil ile okuma emrine dönmek zorundayız. Tecvidin eksenlik rolünün yerine tertili oturtmak zorundayız.



[Ek bilgi; Okumak; bu mutlak bir emirdir; o zaman namaz dışını da kapsar.  Namazın dışında bu şekilde okuma olayı nedir? Bu mendubdur. Yani yaratıcının teşvik ettiği hoş gördüğü; terkinde ise vebal olmayan şeydir, günah olmayan şeydir.

 Kur’an okumazsan dinlersin. Dinlemezsen okursun. Ne dinleme var ne okuma var o zaman kapı dışarı edilirsin. Senin ne işin var ki mabette. Sen mabet dışı kalırsın.  Çünkü mü’minler ya dinlerler ya okurlar. Okursun başkası dinler seni. Başkası okur sen onu dinlersin. İkisi de güzeldir. Kulak da güzel, lisan da güzel.

Her ikisinde de kalbini verirsin. İkisinde de kalp yoksa asla maneviyata munkalip olamazsın. Kalp vermediğin sürece manevi şeylere kalbin dönüşmez. O tarafa dönüp bakmaz. O zaman da kalpsiz gibi kalakalırsın. Taşlaşmış, hissiz, yabancı bir kalbe sahip olursun. Bu ise marazlı kalplerde olur. Hastalıklı kalplerde olur. Yüce Allah da bunlardan söz eder. (Hazırlayanlar: Emine ŞAHİN - Elif ÖNDER - Fatma GEDİK)]





5-) İnna senulkıy 'aleyke kavlen sekıyla;



Muhakkak ki biz sana ağır bir söz ilka edeceğiz (şuurunda yaşatacağız)! (A. Hulusi)



05 - Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz ilga edeceğiz. (Elmalı)





İnna senulkıy 'aleyke kavlen sekıyla zira biz neden böyle yap, neden gece kalk, gecenin bir yarısında ayağa kalk, uykunu böl. Alemlere rahmet olanı gece kaldırıp ta ne yapacak rabbimiz diyorsanız eğer işte inna ile, yani çünkü ile gelmiş. Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz kavlen sekıylan kelâmen, Bi ma’na kelâmen, ağır bir söz indireceğiz. Evet. Ağır dağlata inmesi halinde dağları toz duman edecek kadar ağır. Ama insan nedense taşlar, dağlar topraklar kadar bile hissetmezse eğer vahiy inmiş olur mu o zaman. Onun için her mü’min aynanın karşısına geçip vahiy senin için indi mi, inmedi mi? diye sorması lazım. Yani dağın üzerine inmesi durumunda dağı toz duman edecek olan vahiy senin nereni dağıttı, nereni topladı. İçinde ne kadar bir etki yaptı diye sorması lazım.





6-) İnne nâşietel leyli hiye eşeddü vat'en ve akvemu kıyla;



Muhakkak ki gece kalkışı, algılamada kapsam ve hitabı değerlendirmede daha berraklık getirir! (A. Hulusi)



06 - Çünkü gece neş'esi hem daha dokunaklı hem deyişçe daha sağlamdır. (Elmalı)





İnne nâşietel leyli hiye eşeddü vat'en ve akvemu kıyla hiç şüphen olmasın ki gece neşvesi, gece neş’esi, gece dirilişi. Neşve, neş’e diriliş demek. Gece dirilişi var ya gece dirilişi işte o pek derin bir iz bırakır ve okuyuş açısından daha etkilidir. hiye eşeddü vat'en ve akvemu kıyla okuyuş açısından çok daha etkilidir, tesirlidir.



Gece neşvesi diyor. Demek ki neş’e dirilişmiş. Biz neşveyi ölüme dönüştürdük. Neşvelendiğimiz de kalbimiz ölüyor. Oysa Kur’an neş’eye, neşveye kalbin dirilişi diyor. Bizim dilimizle Kur’anın dili ne kadar zıt köşelere düşüyor. Zihnimizde oyun oynuyoruz demek ki. Kelimelere bile asli anlamlarını kaybettirdik. Onun için kalbimiz neş’e duysun, dirilsin, işte onun için gece okuma emri, onun için Kıyamül leyl, onun için ve rattililKur'âne tertiyla. Kur’an ı duya duya, düşüne düşüne, yedire yedire, sindire sindire oku.





Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
       Müzemmil suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder