El Hamdu Lillahi
Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi
ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Değerli Kur’an dostları geçen
dersimizde Müddessir surei celilesinin 31. ayetine kadar işlemeye, tefsir
etmeye çalışmıştık. Müddessir suresi malumunuz olduğu veçhiyle Müzzemmil suresi
ile birlikte vahyin; Allah resulünü inşasını, ve bu inşada ki temel değerleri
gösteren çok önemli bir içeriğe sahipti.
Müddessir suresi; Yatan iyi, iyi
değildir. Ey yatan iyi, ey pasif iyi kalk aktif iyi ol diye başlamıştı. Ve
ondan sonra bir tipi gündeme getirmişti ki, bu tip sadece Allah resulünün
zamanında yaşamış bir tip değil, bu tip tefekkür değil, fikreden bir tip. Tefkir
eden bir tip. Tefekkür etseydi doğruyu bulurdu tekfir ettiği için, yani sığ
düşündüğü için, ön yargıyla düşündüğü için, doğru düşünmediği için. Tefekkür
doğru düşünmek, Tefkir sığ düşünmektir. Onun için doğru yolu bulamadı. Yanlış
kilo kullandı tartarken, yanlış metre kullandı ölçerken. Yanlış kilo ve yanlış
metresi hakikati de yanlış ölçmeye kalktı. Aklını yanlış kullanınca doğru
sonuçlara ulaşamadı. Yamuk bakınca doğru göremedi. Yamukluğu bakışında
arayacağı yerde, yamukluğu baktığında aradı. Onun içinde düzeltmeye kalktı ama
düz, hatta dümdüz etti ortalığı.
Onun için bu ayetleri gördük.
Özellikle yamuk bakan biri nasıl bakar 18 – 25. ayetler arasında. Daha sonra
buna yapılacak muameleyi gördük. Şimdi Müddessir suresinin 32. ayetiyle devam
ediyoruz.
32-) Kellâ velKameri;
Hayır!
Kasem ederim Ay'a, (A. Hulusi)
32 -
Hayır hayır o Kamere. (Elmalı)
Kellâ velKamer Kella; Harfi red derler buna. Öncesiyle sonrası arasındaki farkı
vurgular bir. Birden çok manası vardır. Özellikle Basra ve Kûfe ekolü arasında
niza konusu olmuştur kella nın manası. Kella kaç manaya, hangi manalara gelir.
Her ekol, her dil okulu kendine göre bir mana biçmiştir kella ya. Aslında
söylenen bu manaların hemen hepsi de bağlama göre kella nın manalar dizgesi
içinde yer alır. Mesela öncekini reddederken, arkadan geleni tasdik etmeyi
ifade eder. Önceden gelenle arkadan gelen arasında ki zihni bağı ifade eder.
Veya kendisinden öncekini nefy eder, kendisinden sonrakini ispat eder. Veya
te’yid için gelir. Te’kit için gelir. Pekiştirme ve güçlendirme için gelir.
Veya muhatabını uyarı için, tenbih için gelir. Veya kendisinden sonrakini
ısrarlı tasdik için gelir. Yani şu bir hakikattir ki, şu bir gerçektir ki bu
gerçeğe dikkat etmen gerekir ki gibi bir zımni mana ile gelir. Dediğim gibi
bağlamına göre vurguları farklı olabilir. Burada ki gerçekten de kendisinden
önce anlatılan tiple onu nefy eder, kendisinden sonrakini de ispat eder bir konumu var gibidir,
Kella, Yoo..! o tipe hayır, sığ
düşünen tipe hayır. Küfür önyargısıyla düşünen tipe hayır. Sakar a yaslanacak
tipe hayır. Ölçüp biçen ama yanlış metreyle, yanlık kilo ile ölçüp tartan bu
tipe hayır.
velKamer ay şahit olsun. Niye ay
şahit olsun? Çünkü Kur’an da yemin edilen hemen her şey görünen şeylerdir. Yani
muksemun bih denilir, kendisiyle yemin edilen şeylere. Bunlar bilinen, görünen
somut fiziki varlılardır. Aslında bu yeminlerle muhataplara somuttan soyuta
doğru zihinlerini intikal ettirmek amaçlanır. Bak görünene, onu inkar edebiliyor
musun? Edemiyorsun.
Ay Allah’ın varlığına şahittir.
Tamam bunu inkar etmiyorsun. Ay kimin, ayı kim yarattı diye sorsam ey müşrik
Allah diyeceksin. Kendi kendine mi o yörüngeye oturdu. Kendi kendine mi
milyarlarca yıldan beri bu görevi yapıyor. O ne harikulade bir sistemdir ki,
inceliyor, incelikten başlıyor hilalden, ondan sonra dolunaya, dolunaydan yine
hilale dönüyor ve bütün bu dönüşlerde insanla arasında bir irtibat var. Bak
güneşten aldığı ışığı yansıtıyor. Yani muhteşem bir ayna vazifesi yapıyor.
Görevini yapıyor, gecenin ayeti oluyor. Karanlık gecelerde insana yolunu
gösteriyor. Aynı zamanda geceyi mutlaklaştırmıyor. Gece yok hükmündedir demeye
getiriyor. Aynı zamanda yer yüzünde meyvelere renk veriyor. Aynı zamanda med
cezir hareketine sebep oluyor. Gecenin ay farkından dolayı yer yüzünde bir
takım insanlığın yararına işler görüyor. Allah’ın ayarlaması sayesinde.
Bu kadar işlev ve buna daha bir
çok şeyi ilave edebilirsiniz. İnsanla ay arasında koparılamaz ilişkiler var.
İnsan hesabını aya göre yapıyor. İnsanların eline takvim diye bir şey geçmişse,
bu biraz da ay sayesinde oluyor. Günleri öyle hesaplıyorlar. İnsanlığın kadın
cinsinin fizyonomisiyle, özellikle kadın cinsinin doğurganlığının devam etme
hadisesi olan adet haliyle ay arasında gizli bir irtibat bulunuyor. Hatta gizli
değil açık bir irtibat bulunuyor. Bütün bu faydaları, bütün bu şeyleri size
ayın tesadüf olmadığını göstermiyor mu. Dercesine aya yemin ediliyor.
velKamer Nüzul sürecinde ilk “vav”
ile yemin burada. Ay şahit olsun. Önce Allah’a şahit olsun, Allah’ın düzenine,
hiçbir şeyi tesadüfen yaratmadığına şahit olsun. İkincisi; Allah’ın yasalarına
şahit olsun ki ay bir yasaya göre dönüyor. Üçüncüsü insanın yaptıklarına ay şahit
olsun. Ayın altında yapıyoruz yaptıklarımızı. Yani gece yaptıklarımızı
Allah’tan gizliyoruz zannediyorsak, Allah ayı şahit olarak mahkemeye
çağırdığında ne olacak durum? Zımnen, hatta tahkikan bunu söyler gibidir.
Kötülük ve iyiliğin yasası adeta
bu yeminde dile geliyor. Ay ışığı iyiyi, karanlık kötüyü temsil ettiğini
düşünelim. Bakınız kötülük olmasaydı iyilik olmazdı. Karanlık olmasaydı ay
ışığının farkına nasıl varacaktık. Nihayetin gündüz varmıyoruz, gündüz ay hiç
işimize yaramıyor ışık açısından. Ama gece olması lazım ki aydınlığın kıymetini
bilelim. Tıpkı onun gibi şu dünya hayatı gecesinde de vahiy ışığının kıymetini
bilmemiz gerekiyor.
33-) Velleyli iz edbere;
Geri
döndüğünde geceye, (A. Hulusi)
33 -
Ve döndüğü dem o geceye. (Elmalı)
Velleyli iz edber geçip giden gece
şahit olsun. İz adeber şeklinde de okunmuş. O zaman gecenin geçip gideceğini
düşün, veya gecenin geçip gidişine yemin olsun manasına da gelebilir. Zaten
“vav” ile yeminlerde bizim bildiğimiz uksimu ile başlayan ve kasem geçen
yeminlerden bir farklılık olmalıdır. Kur’an da “vav” ile nerede, -ki 16 yerde
yemin edilse gerek yanlış hatırlamıyorsam- bunların hepsinde bu yeminler
Allah’a izafe edilirler ve “vav” ile yeminlerde uksimu ile yeminlerden farklı
olarak bir parça teemmül, emil, fekkir, yani düşün, üzerinde yoğunlaş bu
irtibatları kur. Zihni intikali sağla, soyut düşünmeyi becer gibi zımni
anlamlar vardır. Bizde burada bu anlamı zaten görüyoruz. Küfür gecesi vahiy
güneşi ile aydınlandı.
Meselühüm kemeselillezistevkade nâra*
felemma edâet ma havlehû zehebAllâhu Binûrihim ve terakehüm fiy zulümatin lâ
yubsırûn. (Bakara/17) hatırlayalım Bakara suresinin başında ki o
ayeti. Onların misali diyor, onların örneği ne gibidir? Şu adam gibidir. Bir
ateş yaktı İstevkade nâran felemma edâet
ma havleh. Etrafı aydınlandığında
zehebAllâhu Binûrihim ve terakehüm fiy zulümatin lâ yubsırûn. Allah onun bu
sefer gözünü aldı, gözünün nurunu aldı. Yani etrafı aydınlandı, etrafı
aydınlanıncaya kadar kör gibiydi. Çünkü zifiri karanlıkta gören göz görmez.
Görmek için ışık lazım. Işık yok bahane ediyordu o güne kadar. Fakat Allah
vahyi indirdi, etrafını aydınlattı bu seferde kendisi gözünü kapattı. Vahye
gözünü kapattı, dünyayı kendisine zindan etti. Allah’ta onun nûrunu aldı. ve terakehüm fiy zulümatin lâ yubsırûn.
Onu görmez bir halde zulümat içinde, karanlıklar içinde, kalbini kat kat
karanlıklar içinde bıraktı.
İşte müthiş bir ifade. İfadenin
gücüne bakın. Yani göz yetmez, ışıkta lazım. Işığın göze nispeti neyse, vahyin
akla nispeti de odur. Akıl yetmez vahy lazım. Akıl göz gibidir, vahiy ışık
gibi. İkisi birleşirse ancak insan hakikati görür.
34-) Vessubhı izâ esfere;
Aydınlandığında
sabaha. (A. Hulusi)
34 -
Ve açtığı sıra o sabaha Kesem olsun ki. (Elmalı)
Vessubhı izâ esfer ve ağaracak olan
sabah şahit olsun. Değil mi? Evet. ..hiye hattâ
matle'ılfecr. (Kadr/5) Kadr suresinin son ayetini hatırlayalım. Ta ki şafak
sökünceye fecr atıncaya kadar. Bir barış, bir selamet, bir kurtuluş müjdesidir
o. Ne? Vahiy tabii ki. İndiği geceyi 1.000 aya bedel kılan, 1.000 aydan hayırlı
kılan vahiy, eğer indiği geceyi 1.000 aydan hayırlı kılıyorsa, senin üzerine
inince sana ne yapmaz ey insan bir düşünsene mesajı vardır. Burada da zımnen o
mesaj görülüyor.
Vessubhı izâ esfer ve ağaracak olan
sabah şahit olsun. Şöyle de düşünebilir miyiz acaba. Dünya hayatı bir gece,
ahiret gündüz. Çünkü ahiretten yakıyn olarak ta bahsediliyor değil mi? Va'bud
Rabbeke hatta ye'tiyekel yekıyn. (Hicr/99) Rabbine yakıyn gelinceye
kadar. yani ahirette, ölüm gelip de ahirete intikal edinceye kadar kulluğunu
sürdür. O zaman dünya hayatı bir gece, ahiret gündüz oluyor. Çünkü ahirette her
şey ortaya çıkacak. Burada iman ettiklerimizi orada göreceğiz. Gördüğümüzde
artık iman etmemişsek iş işten geçmiş olacak. Görünce iman olmaz ki. Onun
içinde burada vahiy güneşi, vahiy ayı daha doğrusu dünya hayatı gecesini
aydınlattı. Eğer gözünüzü kapatırsanız dünyayı kendinize gece kılmış olursunuz.
Hayatı kendinize zindan etmiş olursunuz mesajı var.
35-) İnneha leıhdelkuber;
Muhakkak
ki o, elbette en büyüklerden biridir! (A. Hulusi)
35 -
Her halde büyüklerin biridir o Sekar. (Elmalı)
İnneha leıhdelkuber şüphesiz O; en
büyüğüdür. En büyüğüdür diye mi çevireyim leıhderkuber. Kuber gelmiş, onun için
öyle çevirmeyeyim vahidun minhum manasına gelmez. Onlardan biri manasına gelmez
kuber geldiği için. Ne manaya gelir? Mütevahhidun fiyhim manasına gelir. En
önemlisi, en seçkini, en can alıcısı, en üzerinde durulması gereken vurgusunu
taşır bu kalıp. Onun için “ha” nereye gidiyorsa bu ayette onu söylüyor. “Ha”
nın nereye gittiğine dair bir şey söyleyebilirim; 31. ayette ki HU* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer(31)
Evet. Yanı ve ma hiye illâ zikra lilbeşer de ki hiye; sekar’a gidebilir.
Ayetlere gidebilir. Sureye gidebilir. Kur’an ın bütününe gidebilir. 19 a gidebilir.
Dolayısıyla buradaki de oralara gider. O zaman en dikkat çekicisi budur diyor.
Yine bir gaybi durumdan
bahsediliyor. Biz Kur’an ın bize verdiği bilgi kadar konuşabiliriz. Gaybı
taşlayamayız. Ne kadar söylüyorsa onu söyleyebiliriz. Çünkü Kur’an ın haber
vermesi dışında hiçbir kaynak bize ahiret konusunda bilgi sunmuyor.
Sunamayacak, sunmayacak.
36-) Neziyren lilbeşer;
Beşer
için bir uyarıcıdır; (A. Hulusi)
36 -
Gocundurmak içi beşeri. (Elmalı)
Neziyren lilbeşer insanlığı uyarmak
için, insanlığa öğüt vermek için. Bütün bunları rabbimiz şefkatinden dolayı
bize konuşuyor. Bütün bu ayetlerin bize söylediği şey Allah sizi seviyor, sizi
cennet için yarattı, siz niye kendinizi cehenneme layık görüyorsunuz. Allah
sizi cennet için, cenneti sizin için yarattı daha doğrusu. Neden siz layıkınız
olana değil de olmayana gidiyorsunuz, istiyorsunuz. Zımnen naçiz burada bunu
görüyor. Neziyren
lilbeşer Allah’ın bu uyarısı Allah’ın bir şefkatidir çünkü. Öyle değil mi
Eğer sizi biri seviyorsa ateşe doğru giderken sizi uyarır. Sevmiyorsa, dostunuz
değilse bırak düşsün diyecektir. Rabbimiz bırak düşsün demiyor.
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Müddessir (32-56) toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder