16 Nisan 2014 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. MÜDDESSİR SURESİ (07-24)(183-B)c



b sayfasından devam

25-) İn hazâ illâ kavlulbeşer;

"Beşer sözünden başka değil bu!" (A. Hulusi)

25 - Başka değil kavli beşer».(Elmalı)


İn hazâ illâ kavlulbeşer bunu demekle kalmadı; sihirdir ama yine de insan işidir dedi. Hani orada olağan üstü bir şeydir de diyemiyor. Yani hinliğe bakınız, yine de insan işidir dedi.

Bir tipoloji çiziyor Kur’an bu ayeti kerimelerde. Bu tipoloji her yerde rastlayacağımız tiptir demiştim. Sebebi nüzulüne hasredilemez. Şöyle bakalım bir insan neresiyle düşünüyor. Önyargıyla mı düşünüyor, ön bilgi ile mi düşünüyor ki küfür önyargıdır, iman önbilgidir.

Burada aslında küfür önyargısıyla düşünen bir tip bu. Eksik kilo ile tartıyor, eksik metre ile ölçüyor. Bütün bu ayetlerin verdiği ders bize aslında şu; Tasavvurda ki yamukluk eğer giderilmezse akla yansır. Akıl hüküm verirken yamuk kilo, yamuk metre ile hüküm verir. Yanlış tasavvur yanlış akıl inşa eder, yanlış akılda yanlış eylem inşa eder. Onun için bir adamın eylemi davranışı, ameli yanlışsa, siz o yanlışı amelden düzeltmeye başlayamazsınız. O yanlışı düzelteceğiniz yer tasavvurdur. Akla sermayesini veren, kavramları veren tasavvur. Doğru ve yanlış kavramlarını yanlış kullanıyorsanız, bu doğrudur şu yanlıştır dediğiniz her cümle yanlış olur. Dolayısıyla yaptıklarınız da yanlış olacaktır. İşte burada çizilen tipoloji bu. Şimdi bu tipe ne muamele yapılacağı söyleniyor ve sure devam ediyor.


26-) Seusliyhi Sekar;

Onu Sakar'a (acı ve eziyet veren ateşe) maruz bırakacağım. (A. Hulusi)

26 - Yaslayacağım onu Sekare. (Elmalı)


Seusliyhi Sekar günü gelecek onu ben sekar’a yaslayacağım. Nedir sekar; tefsiri kendisi yapmış.


27-) Ve ma edrake ma Sekar;

Sakar'ı sana bildiren nedir? (A. Hulusi)

27 – Bilir misin hem ne sekar. (Elmalı)


Ve ma edrake ma Sekar Sekar’ın ne olduğunu sen nereden bileceksin. Yani bunu, Sekar’ı sen dirayetle bilemezsin ey peygamber. Ancak rivayetle bilebilirsin. O rivayeti de ben iletiyorum sana. Yani ben söyleyince bilebilirsin. Neymiş Sekar;


28-) Lâ tubkıy ve lâ tezer;

(Sakar) hem aynı hâlde bırakmaz; hem de (kendi hâline) terk etmez! (A. Hulusi)

28 - Ne bakiye, kor ne bırakır. (Elmalı)


Lâ tubkıy ve lâ tezer öyle bir yer ki orası, öyle bir şey ki o ne öldürür, ne diriltir. Ne ölebilirsin, ne yaşayabilirsin, ne kalabilirsin. Ölemezsin de kalamazsın da.


29-) Levvahatun lilbeşer;

(O) beşeri yakıp karartandır! (A. Hulusi)

29 - Beşere susamış bir susuz. (Elmalı)


Levvahatun lilbeşer o insana kendi özünü gösteren bir levhadır. Levha, levvaha aynı kökten. Aslında levvaha çölde ki seraba da denir yansıdığı için. İnsana kendisini gösteren her şeye denir. Suyun yansımasına da bu isim verilebilir. Sisli puslu havalarda eğer bir yansıma varsa ona da denilir. Parlak yüzeylere, parlak satıhlara levha, levvaha denilir.

Burada aslında ekranı çağrıştırmıyor mu. O bir ekrandır ki, insanlık kendisini onda seyredecek, beşer kendisini onda seyredecek, insanlığa geçememiş, beşerlikte kalmış. Bu düşünceden dolayı, kötü, sığ düşünceden dolayı beşerlikte kalmış olan kendisini seyredeceği bir ekrana kavuşmuş olacak. Yani cehennem onu öyle bir yakacak ki, maskesini yakınca gerçek yüzü ortaya çıkacak. Sekar böyle bir şey. Sekar; maskesini yakan gerçek yüzünü ekran gibi çıkarıp kendisine sunan bir acayip, bir akıl sır ermez bir şey.


30-) 'Aleyha tis'ate 'aşer;

Onun üzerinde on dokuz vardır! (A. Hulusi)

30 - Üzerinde on dokuz. (Elmalı)


'Aleyha tis'ate 'aşer onun üzerinde 19 vardır. Bu surenin en kapalı ayetlerinden, belki müteşabih ayetlerden biri. Kur’an ın müteşabih ayetlerinden biri. Onun üzerinde 19 vardır.

19 melek vardır şeklinde anlamıştır tüm müfessirlerimiz. Meleki meleke olarak ta anlayabiliriz. Bir sonraki ayete dayanarak biz burada ki; ‘aleyha da ki ha zamirinin nereye gittiğini çözmemiz lazım. Ki bir sonraki ayete dayanarak biz bu “ha” zamirinin cehenneme gittiğini, yani Sekar a gittiğini düşünebiliriz. Sekar cehennemin sıfatlarından bir sıfat olduğuna göre bu “ha” zamiri de Sekar cehennemine gider. Cehennem ile nefse delalet de edebilir. Cehennemde yanan nefse delalet edebilir, çünkü nefiste manevi müennestir.

19 nedir; birler basamağının en yüksek rakamı olan 9 ile onlar basamağının en düşük rakamı olan 10 un toplamıdır. Tüm sayıları kapsar diyen müfessirlerimiz olmuş. Arkadan gelen ve ma ya'lemu cunûde Rabbike illâ HU Rabbinin ordularını Allah’tan başka kimse bilmez. İşte bu ibareden yola çıkarak Rabbinin ordularından bir kısmı diyebiliriz ki müşrikler içerisinden dalga geçerek 10 unu ben hallederim, 9 u da size yeter. O zaman biz bu işi hallederiz diye dalga geçen kimi kafirler çıkmışlar. Bu 19 un Sekara müvekkel melekler olduğunu söyleyenlerin görüşünü teyit eder, destekler bir ibare.

Aslında bu sayı bir sınavdır, imtihandır. İmtihan olduğunu açıkça bu ayet söylüyor. Nerede söylüyor? Burada hemen burada.

ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu biz onların sayısını küfürde direnen kimseler için sadece bir fitne kıldık. Diyor. Fitne kıldık, imtihan kıldık. Dolayısıyla bu bir imtihan olduğunu zaten bu ayetin kendisi söylüyor.

19 nedir deseniz imtihandır. Ne gibi? Tıpkı şeceretüz zakkum. (Saffat/62) cehennem ağacı gibi. Tıpkı ashabı kehf’in sayısı gibi. Kur’an da onlarında bir imtihan olduğu vurgulanır. Yine tıpkı Allah resulüne gösterilen rü’yet, İsra/60. ayetinin hemen arkasında bunun bir imtihan olduğu ifade edilir. Kur’an da imtihan olduğu ifade edilen şeyler arasında 19 vardır ayeti de vardır. Onun için bu bir imtihandır.

Kur’an hidayettir, Kur’an şifre kitabı değildir ki biz bunu çözülecek bir şifre olarak görelim. Kur’an da 19 örgüsü olabilir, başka örgüler de olabilir.  Kur’an mucizi beyandır, mucizedir. Kur’an ın içerisinde bu güne kadar fark edilmemiş bir takım örgüler olabilir. Bir takım özel sistemler olabilir. Fakat Kur’an ın maksadı özel sistemler değil, hidayetir. Bu bir hidayet kitabıdır. ..hüden lil muttekıyn. (Bakara/2) Evet, beyyinattır, ve beyyinâtin minel hüdâ velFurkan. (Bakara/185) hidayet ve furkanın beyyinatıdır. Kur’an kendisi, kendisini açıklıyor. Dolayısıyla gerekçesi buradadır 31. ayet, 30. ayetin gerekçesidir başka bir şey değil. Ve burada Kur’an aslında bir mucize olarak önümüze geliyor ve bir imtihan olarak ta arasına bazı hususları yerleştiriyor. Bunu söyleyebiliriz. Bu açıklamalardan sonra devam edelim;


31-) Ve ma ce'alna ashabennari illâ melaiketen, ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne ûtülKitabe ve yezdâdelleziyne amenû iymanen ve lâ yertabelleziyne ûtülKitabe velmu'minûne, ve liyekulelleziyne fiy kulûbihim meredun velkafirune mazâ eradAllâhu Bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa'* ve ma ya'lemu cunûde Rabbike illâ HU* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;

Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı'nı ancak (on dokuz) melâike (66.Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil)... Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh'ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh'ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları artsın; (böylece sağlam bilgiye ulaşan) kendilerine kitap (bilgi) verilmiş olanlar ve (tahkiki imana ulaşan) müminler de kuşkuya düşmesinler diye!.. Kalplerinde hastalık (şek - şüphe) bulunanlar (sağlıklı düşünme yetisi olmayanlar) ve kâfirler (perdeliler; hakikati ve hakikat bilgisini inkâr edenler) de: "Mesel (ibretlik misâl; temsil) itibarıyla Allâh bununla neyi murat etti?" desinler diye... İşte böylece Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğini hidâyet eder. Rabbinin ordularını sadece "HÛ" bilir! Bu (Sakar ve bu işaretler) beşer için ancak bir zikra (hatırlatma)dır. (A. Hulusi)

31 - Hem biz o ateşin muhafızlarını hep Melâike yaptık, sayılarını da ancak küfr edenler için bir fitne kıldık ki kitab verilmiş olanlar yakîn edinsin ve iman edenlere iman artırsın, kitab verilenler ve mü'minler şüphelenmesin, kalplerinde bir maraz bulunanlarla kâfirler de desin: Allah bununla meselâ ne murad etmiş? İşte böyle Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir ve rabbinin ordularını ancak kendisi bilir ve o ancak bir öğüttür düşünmek için beşer. (Elmalı)


Ve ma ce'alna ashabennari illâ melaiketen zira yalnızca melaikeyi ateşin muhafızı kıldık. ve ma ce'alna 'ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu ve onların sayısını küfürde direnenler için bir sınav yaptık, bir imtihan kıldık. liyestekınelleziyne ûtülKitab ki böylece önceki vahyin mensupları gönülden ikna olsunlar. ve yezdâdelleziyne amenû iymanen ve ona iman edenlerin de imanı artsın, ziyadeleşsin. İman artar mı eksilir mi sualinin cevabı burada aslında.

ve lâ yertabelleziyne ûtülKitabe velmu'minûn hem ehli kitap, hem de bu vahye iman edenler bütün kuşkularından şüphelerinden, tereddütlerinden arınsınlar. ve liyekulelleziyne fiy kulûbihim meredun ve yine kalplerinde hastalık bulunanlar. Kim bunlar? Bunlar münafıklardan ayrı bir zümredir. Kur’an da ki bu ibarenin geçtiği tüm ayetleri alt alta dizdiğimizde kalplerinde hastalık bulunanların münafıklardan kafirlerden farklı bir kategori olduğunu açıklıkla söyleyebilirim.

Velkafirun ayrıca kafirler. Bakınız ayrı olduğunun bir delili de burada. İnkarda direnenler mazâ eradAllâhu Bihazâ mesela Allah bu mesele ile neyi kastetti diye sorsunlar. Demek ki üzerinde 19 vardır ayetinin içeriği bir yerde mesel olarak ta anlaşılabilirmiş, bir temsil. Temsili eğer hakikate atfettiğimizde işte problem orada başlar. Mecazı hakikate atfeden problemi kendisi çıkarır.

kezâlike yudillullahu men yeşa'u ve yehdiy men yeşa' işte böylece Allah sapmayı dileyeni saptırmayı diler, hidayeti, doğru yolu gitmeyi dileyenin de doğru yola gitmesini diler, yönlendirir. ve ma ya'lemu cunûde Rabbike illâ HU rabbinin ordularının sayısını O’ndan başka kimse bilmez. Yerde gökte, görünen görünmeyen rabbinin ne orduları vardır bir bilsen. Dolayısıyla yukarıda ki 19 da O’nun ordularından bir kısmıdır manasına gelmiyor mu. Aslında bu zımni vurgulama var. ve ma hiye illâ zikra lilbeşer işte söylediğim şey, 19 üzerine Kur’anı bina etmek yerine bir takım şifreli rakamlar bulmak yerine vahyin maksadını bu ayetin kendisi verdi. Bu vahiy şifre kitabı değil, bu vahiy rakamlarla bulmaca kitabı değil, Bu vahiy İlla zikra lil beşer, insanlık için bir öğüt, bir uyarı Allah’ın bir hatırlatmasıdır. Unutmayın uyaran Allah’tır. Vahiyle uyananlara ne mutlu. Vahiyle ayılanlara ne mutlu, vahiyle kurtulanlara ne mutlu.


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Allah doğru söyledi. Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


Müddessir suresinin sonu
Müddessir suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder