14 Nisan 2014 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. MÜDDESSİR SURESİ (01-05)(183-B)a





Şimdi aziz Kur’an dostları Müddessir suresinin tefsirine geçiyoruz kısa bir girişten sonra inşaAllah.

Adını ilk ayetinden alıyor. Sadece burada kullanılıyor Müddessir. Müzzemmil in zıt yani mukabil anlamlısı olduğunu söylemiştim. Müzzemmil üste bir şey almak, Müddessir alta bir şey almaktır. Tedessera dır aslı, kişi altına bir şey aldı. Onun için yatak bu isimle isimlendirilir. Yatan kişi yatak üzerinde yatarken de Müzzemmil olarak yatan kişi manasına gelir. ‘Alak; Müzzemmil den sonra Müddessir suresi gelir. sırası budur. Resulallah’ın vahyin geliş sıklığını tecrübe etmesinden önce. Vahyin kesildiğini sandığı, ama doğal bir ara vermeden ibaret olan bir dönemde inmiştir. Fetret-i vahiy dedikleri ama ben gerçek bir fetret olmadığı kanaatindeyim, sadece ResulAllah vahyin geliş sıklığını öğreninceye kadar bunu bir kesinti zannetmişti diye düşünüyorum.

Müzzemmil ve Müddessir arasında çift boyutluluk var. Kur’an ın mesani özelliği gereği. Müzzemmil eylemin inşasına, Müddessir söylemin ve ahlakın inşasına dairdir. İlk 7 ayette yine 7 emir gelir. Tıpkı Müzzemmil de olduğu gibi. Vahiy Allah resulünü ve mü’minleri inşa etmektedir. Tümünün tek celsede inip inmediği tartışmalıdır. Şimdi suremize geçebiliriz.

[Ek bilgi; NÜZÜL SEBEBİ
Mekke müşriklerinin Peygamber (s.a.s)'e karşı tavır koyarken içinde bulundukları açmazı ilginç bir şekilde ortaya koyan diğer bir rivayet de şöyledir: Hac günleri gelmiş, tüm Arap yarımadasından topluluklar Mekke'ye gelmeye başlamıştı. Mekkeli müşrikler telaş içerisinde, insanları Hz. Peygamber (s.a.s)'den nasıl uzak tutacaklarının yollarını arıyorlardı. Kendileri, Kur'an-ı Kerim'in çarpıcı ilâhî üslubu karşısında çaresiz kaldıkları için, bu ilâhî mesajı duyan insanların etkilenip Peygamber'e uyacaklarından endişe ediyorlardı. Bunun üzerine Mekkeli müşriklerin ileri gelenlerinden olan Ebu Leheb, Ebu Süfyan, Velid İbn Muğire, Nadr İbn Haris vb. Daru'n Nedvede toplandılar. Aralarında şu konuşma geçti.
"Hac günleri geldi. Arap kabilelerinin elçileri gelmeye başladı. Üstelik onlar, hakkında bir şeyler duydukları Muhammed'in söylediklerini soruşturup duruyorlar. Siz ise, onun hakkında farklı farklı şeyler söylüyorsunuz. Kimi deli, kimi kâhin, kimi de şairdir diyor. Ancak her Arap bilir ki, bunların hepsinin bir tek kimsede bulunması mümkün değildir. Onun için, herkesin kullanacağı tek bir kelime üzerinde karara varalım.
Onlardan birisi kalkıp; "şairdir diyelim" dedi. Velid buna itiraz ederek şöyle dedi: "Ben bir çok şâir dinledim. Muhammed'in hiç bir sözü onlara benzemiyor"
"Öyleyse kâhindir diyelim" dediler. Velid; "kâhin bazen doğru söyler, bazen de yalan söyler. Muhammed asla yalan konuşamaz" diyerek yine itiraz etti.
Bu defa akıl hastasıdır diyelim dediler. Velid tekrar itiraz ederek şöyle dedi: "Akıl hastaları insanlara saldırır. Muhammed asla böyle bir şey yapmadı".
Velid ayrılarak evine gitti. Oradakiler Velid'in şirkten döndüğünü zannettiler. Bunun üzerine Ebu Cehil, doğruca Velid'in evine giderek ona; "Abdu'ş Şems! Sana neler oluyor! Kureyş bir şeyde ittifak ediyor, sen karşı çıkıyorsun. Onlar da senin, delil getirerek dininden döndüğünü zannettiler" dedi.
Velid; "Benim bu iş için de(ile ihtiyacım yoktur" dedi ve ekledi: "Ben iyice düşündüm, o neden bir sihirbaz olmasın? Çünkü onun, babayla oğlun, kardeşle kardeşin, karıyla kocanın arasını açtığını, onları birbirinden ayırdığını duydum ve onun mutlaka bir sihirbaz olduğuna karar verdim".
Bu sözü Mekke'de yaydılar. Bunu duyan halk; "Muhammed sihirbazdır" diye bağırmaya başladı. Rasulullah (s.a.s), bu söylenenleri duyunca üzüntü içerisinde eve döndü ve elbisesinin içine büzülerek yattı. Bunun üzerine; "Ey örtülere bürünen " ayeti nâzil oldu. (Besâiru-l Kur’an- Ali küçük)]

[Ek bilgi; Bu surenin bazı ayetlerinin daha sonraki bir tarihte nazil olduğu muhtemel ise de, surenin tümünün Mekke döneminin ilk yıllarına, yani Muhammed (s)'in tebliğinin başlangıç yıllarına ait olduğu tartışmasızdır. Ancak ilk döneme ait ve kısa olmasına rağmen bu sure, bir bütün olarak Kur’an ın işlediği hemen hemen bütün temel kavramları ortaya koyar:
Allah'ın birliği ve benzersizliği, yeniden dirilme ve nihaî yargılama, ölümden sonra hayat ve onunla ilgili bütün müteşabih tasvirler; insanın zayıflığı ve Allah'a kesinlikle muhtaç oluşu; boş gurura, büyüklenmeye ve bencilliğe karşı zaafı; her insanın kendi davranış ve eylemlerinden bireysel olarak sorumlu oluşu; “cennet” ve “cehennem”in keyfî bir ödül veya ceza değil de kişinin yeryüzündeki hayatının doğal sonuçları olması; bütün sahih dinî tecrübelerin tarihî devamlılığı prensibi; ve sonraki vahiylerle geliştirilecek olan daha başka düşünce ve kavramlar. Tevhid, nübüvvet ve ahiret konuları işlenmiştir.  (Muhammed Esed- Tefsir-u mesaj)]



Rahman, rahiym Allah adına.


1-) Ya eyyühel müddessir;

Ey Müddessir (bürünmüş olan)! (A. Hulusi)

01 - Ey bürünen (Müddessir)! (Elmalı)


Ya eyyühel Müddessir ey yatan kişi, altına bir şey alıp uzanan manasına geldiğini söylemiştim. Müzzemmil ile Müddessir arasında mütekabiliyet vardır, zıtlık. Biri üste bir şey almak, biri alta bir şey almak. Ey yatan kişi, Şöyle çevirsem olur mu? Ey yatan iyi. Niye? Çünkü; Ve inneke le alâ hulukın 'azıym. (Kalem/4) sen muhteşem bir ahlaka sahipsin diyen Kur’an değil mi? O zaman ey yatan iyi, yatan iyi, iyi değildir. Kalk.


2-) Kum feenzir;

Kalk da uyar! (A. Hulusi)

02 - Kalk artık inzar et. (Elmalı)


Kum feenzir Kalk ve uyar. İnzar, uyarı. Aslında nezr buradan gelir. Adak. Adakta bir uyarı ve korku olduğu içindir. Ama adakla insanın adanması arasında ki farkı da inşaAllah daha sonra geldiğinde ilgili ayet işleyeceğiz.

Kalk ve uyar. Yatan iyi, iyi değildir. Sen kalkan iyi ol. Pasif iyi, iyi değildir, aktif iyi ol.


3-) Ve Rabbeke fekebbir;

Rabbinin yüce azametini fark et! (A. Hulusi)

03 - Ve rabbini artık büyükle. (Elmalı)


Ve Rabbeke fekebbir ve rabbini yücelt. Yücelt mi? Hayır. Zaten yücedir O. Rabbinin yüceliğini tasdik et. Rabbinin yüceliğini dillendir. İlk defa tekbir le ilgili bir emir, namazın içindeki Allahuekber emri buradan mülhem olarak namaza iktibas edilmiştir ve namazımızın parçası olmuştur. Ve Rabbeke fekebbir Allahuekber. Allah en büyüktür manası vermek yerine Allah tek büyüktür manası vermek daha doğrudur. Çünkü ekber ismi tafdil değil, sıfat olarak alınmalı ve tek büyük manası daha doğru olur. En büyük deyince bir küçüğü mü var gibi bir şey akla gelmesin için.


4-) Ve siyâbeke fetahhir;

Elbiselerini (bilincini - beynini) arındır! (A. Hulusi)

04 - Ve elbiseni artık temizle. (Elmalı)


Ve siyâbeke fetahhir elbiseni temizle. Siyab elbise, elbisenin altında ki deriyi de ifade eder. Bedenini temizle. Derinin altında ki kalbi de ifade eder, kalbini temizle. Ama o mecazen, bu hakikaten. Hakikaten almamızda hiçbir sakınca yok, elbiseyi temiz tutma; artık toplumun önüne vahyi tebliğ için çıkacak peygamberde bir vizyon inşasıdır.


5-) Verrucze fehcur;

Rücz'den (her türlü şirkten, yanlış değerlendirmekten) kaçın! (A. Hulusi)

05 - Ve o pislikleri artık def' eyle. (Elmalı)


Verrucze fehcur şirkten, günahtan, isyandan uzak dur, hicret et. Emirler ardı ardına yağıyor. Rucz; ricz den farklıdır. Ricz pislik, Rucz; şirk. Yani biri manevi pislik, öbürü maddi pislik anlamına gelir. Belki ilk indiğinde harekenin olmamasından dolayı her ikisini birden anlamamız daha iyidir. Hem maddi pisliklerden, hem manevi pisliklerden uzak dur.


6-) Ve lâ temnün testeksir;

Çoğu isteyerek (hırsının getirisi olarak) iyilik - ihsan yapma! (A. Hulusi)

06 - Hem çoksunarak menn etme. (Elmalı)


Ve lâ temnün testeksir yaptığın iyiliği çok görme. Veya iyiliği kazanç kapısı haline getirme. İyilik yap ve Allah için yapıyorsan unut. Allah unutmaz. İstiksar burada yasaklanıyor. Yani daha fazlasını almak için bir miktar yapmak. Hayır. Büyük için yapılan hiçbir şey küçük değildir bir, Allah unutmaz iki. Allah için yapıyorsan Allah, Allah kadar verir üç. Yetmez mi?

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Müddessir suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder